Sağlık alanında Türkiye’nin en önemli referans merkezlerinden biri olan
Ege Üniversitesi (EÜ) nitelikli akademik kadrosu ile
tanı ve tedaviye yönelik başarılı projeler üretmeyi sürdürüyor. EÜ Eczacılık
Fakültesi Temel Eczacılık Bölümü Analitik Kimya Anabilim Dalı öğretim üyesi
Prof. Dr. Pınar Kara, Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Ali Ege, Mühendislik
Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Bilge Kartal Çetin ve
doktora öğrencisi Ezgi Kıvrak tarafından önerilen “Jinekolojik Kanserlerin
miRNAlar ile Çoklu (Multipleks) Tayinine Yönelik Prototip Nanobiyosensör
Geliştirilmesi ve Akıllı Telefon ile Entegrasyonu" başlıklı proje Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) “A Grubu Acil Ar-Ge Proje Destek Programı”
kapsamında desteklenmeye hak kazandı. Egeli akademisyen tarafından
geliştirilen projeyle yumurtalık kanserinin erken evrelerde teşhis edilmesine
olanak sağlayacak bir biyosensör geliştirmesi hedeflendi.
Bir referans merkezi olarak yeni projelere imza atmayı sürdüreceklerini
ifade eden EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Üniversitemizin alanlarında
uzman ve yetkin akademisyenleri, özellikle sağlık alanında ülkemiz için emsal
teşkil edecek çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Eczacılık Fakültesi
Analitik Kimya Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Pınar Kara tarafından
geliştirilen proje ile yumurtalık kanserinin erken evrelerde teşhis edilmesi
üzerine yoğunlaşılarak, prototip bir biyosensör geliştirilecek. Geliştirilen cihaz
aracılığıyla sağlık ve teknoloji buluşturularak, verilerin akıllı telefonlardan da
okunabilmesini sağlanacak. Başarısı dolayısıyla Prof. Dr. Pınar Kara
Kadayıfcılar hocamızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” diye
konuştu.
“Günümüzde kullanılan kanser testlerine alternatif olarak erken
evrede düşük maliyetli tanı yöntemlerine ihtiyaç duyulmakta”
Yumurtalık kanseri hakkında bilgi veren Analitik Kimya Anabilim Dalı
öğretim üyesi Prof. Dr. Pınar Kara, “Jinekolojik kanserler arasında yer alan
yumurtalık kanseri, belirti vermemesi nedeniyle geç saptanan ve ülkemizde
kadınlar arasında en ölümcül olan kanserlerden biridir. Yumurtalık kanserinin
teşhisinde günümüzde kullanılan testler; jinekolojik muayene, ultrason ve
radyolojik incelemeler ve bir kanser biyobelirteci olan ‘CA-125’ teşhisine dayalı
kan testleridir. Jinekolojik muayeneyle belirti göstermeyen on bin kadından
yalnızca bir tanesine doğru teşhis konulabilir. Ultrason ve radyolojik incelemeler
ise, hem maliyetli hem de erken evrede teşhis için sınırlı duyarlılık gösteren bir
yöntemdir. Günümüzde de yumurtalık kanseri teşhisi için altın standart olarak
kabul edilen yöntem ‘CA-125’ testidir. Klinikte rutin kullanılan bu test, “CA-
125” seviyelerini oldukça etkili bir şekilde belirleyebilmesine rağmen, ‘CA-125’
seviyeleri başka hastalıklar varlığında veya mensturasyon, gebelik gibi
durumlarda da artış gösterebilmektedir. Ayrıca klinikte kullanılan yöntemlerde
pahalı ekipman ve nitelikli eleman gibi faktörlere ihtiyaç duyulmakta. Bu gibi
sınırlayıcı durumlar yüzünden günümüzde kullanılan testlerin yerine
geçebilecek düşük maliyetli, taşınabilir, nitelikli elemana gerek duyulmayan ve
geliştirildikleri takdirde sadece kanser değil çoğu hastalık için teşhis sunabilen
alternatif yöntemlere ihtiyaç duyulmakta ” dedi.
Gelişen teknoloji sayesinde hastaların kendi ölçüm testlerini
yapabildiklerine dikkat çeken Prof. Dr. Pınar Kara, “Yumurtalık kanserinin
erken teşhisi için yeni yaklaşımların ve yeni biyobelirteçlerin kesin tayinini
yapabilen taşınabilir, küçük boyutlu, hızlı sonuç alınabilen, düşük maliyetli ve
yerli analitik cihazlara gereksinim duyuluyor. Bu cihazların başında da
‘Biyosensörler’ geliyor. Çünkü biyosensörler, ihtiyaç duyulduğu gibi biyolojik
önemi olan birçok molekülün hızlı ve güvenilir tayinine olanak tanıyan düşük
maliyetli, kesin sonuç sunan, kullanımı kolay cihazlar. En bilindik örneği olan
kan şekeri ölçüm cihazları (Glukometreler) sayesinde diyabet hastaları herhangi
bir sağlık personeline ihtiyaç duymadan kendi ölçümlerini alıp takip
edebiliyorlar. Günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle birlikte hastaların kendi
testlerini kendilerinin yapabilmesi ve bunların sonuçlarını akıllı telefonları
aracılığıyla okuyabilecekleri, saklayabilecekleri ve paylaşabilecekleri yöntemler
geliştiriliyor” diye konuştu.
“Erken teşhis için biyosensör geliştireceğiz”
Proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. Pınar Kara, “Biz de projemiz
kapsamında yumurtalık kanserinin erken evrelerde teşhis edilmesine olanak
sağlayacak bir biyosensör geliştirmeyi hedefledik. Tek bir biyobelirteç tayini
kesin tanıya olanak sağlamadığı için birden fazla biyobelirteci eş zamanlı olarak
tayin edebilecek bir biyosensör geliştireceğiz. Son zamanlarda rutin analizlerde
kullanılan protein biyobelirteçlerinden daha iyi performans gösteren nükleik asit
biyobelirteçleri teşhis ve tanı alanında bizlere umut vadediyor. Yaklaşık 30 yıl
önce keşfedilen ve bir RNA grubu olan mikroRNA’lar oldukça yeni moleküller.
Bu moleküller çeşitli kanserlerde anormal artış gösteriyor. Ege Üniversitesi
Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü ile ortak geliştirilecek prototipte,
yumurtalık kanseri varlığında artış gösterdiği bilinen iki farklı miRNA
molekülünün eş zamanlı teşhisini hedefledik ve son aşama olarak bir akıllı
telefon arayüzü ve uygulaması geliştirerek, biyosensörden elde edilecek
verilerin akıllı telefonlardan okunabilmesini sağlayacağız. Prototip olarak
geliştirilecek bu biyomedikal cihazla diğer kanser türlerinin tayini de zaman
içinde gerçekleştirilebilecek. Böylelikle uzun vadede erken dönem kanser
taraması için tam teşekküllü hastanelere ve nitelikli eleman ve ekipmanlara
gerek kalmadan, herhangi bir sağlık kuruluşunda sadece bir kan örneği alınarak
kanser tayini mümkün olabilecek” dedi.