CHP’Lİ BAKAN: ”SADECE İZMİR’DE SON ÜÇ YILDA 5 BİN 689 KADIN DEVLETE SIĞINDI” | Egenews | Ege ve İzmir Son Dakika HaberleriEgenews | Ege ve İzmir Son Dakika Haberleri

25 Nisan 2024 - 10:27

CHP’Lİ BAKAN: ”SADECE İZMİR’DE SON ÜÇ YILDA 5 BİN 689 KADIN DEVLETE SIĞINDI”

CHP’Lİ BAKAN: ”SADECE İZMİR’DE SON ÜÇ YILDA 5 BİN 689 KADIN DEVLETE SIĞINDI”
Son Güncelleme :

08 Mart 2021 - 9:18

1380 Okuma

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, şiddetin önlenmesi, koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin bir biçimde
uygulanması amacıyla 2012 yılında şiddete maruz kalan ya da şiddete maruz kalma riski bulunan herkesin
başvurabileceği Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) birimlerini hayata geçirdi.

CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na İzmir’de ve Türkiye’de
kaç kadının ŞÖNİM’e başvurduğunu sordu.
Bakanlık tarafından paylaşılan verilere göre; İzmir ŞÖNİM’e 2018 yılında bin 854 kadın, 2019 yılında bin 781
kadın ve 2020 yılında 2 bin 54 kadın başvurdu. Ayrıca 2020 yılı içerisinde, bin 187 kadın ve beraberindeki 774
çocuk, toplam bin 961 kişi İzmir’de Bakanlığa bağlı üç kadın konukevine sığındı. Bakanlık, Türkiye geneline
dair verileri ise açıklamadı.
CHP’li Murat Bakan konuyla ilgili şu şekilde konuştu: “Sadece İzmir’de son 3 yıl içinde toplamda 5 bin 689
kadın ŞÖNİM’lere başvurmuş. Türkiye genelini düşündüğümüzde, yüzbinlerce kadının şiddete maruz kaldığını
ve devlete sığındığını tahmin etmek zor değil. Şeffaflık olmazsa, ‘kadına yönelik şiddete karşı sıfır tolerans
ilkesi’nden de ‘etkili’ mücadeleden de bahsedilemez. Birkaç yıl önce kadınların; istediği yerde kahkaha atması,
istediği kadar çocuk yapması ya da hiç yapmaması, çocuğunu istediği gibi doğurması ya da hiç doğurmaması,
‘işsizliğin kadınlar iş aradığı için yüksek olması’ gibi gündemler yaratılıyordu. Şimdi bunlar akıllara dahi
gelmiyor. Çünkü her gün erkekler tarafından katledilen kadınların haberlerini okuyoruz… Her gün sosyal
medyada ‘ölmek istemiyorum’ paylaşımları yapan kadınların, çocukların adalet arayışına tanıklık ediyoruz…
Bugün Türkiye’de kadınlar önce hayatta kalmak için mücadele ediyorlar. Bugün, kadınlar ‘emek’ mücadelesini
‘sermayeye’ karşı değil, ‘şiddete’ karşı -ve önce hayatta kalmak üzere- veriyorlar.
‘İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya bile açamazsınız’
Hem Türkiye’de hem dünyada ‘toplumsal cinsiyet eşitsizliği’ üzerinden yükselen ve fiziki şiddete de dönüşen
saldırgan politikalar hakim. Kadınların devlet yönetiminde üst düzey görevlere gelmesinden, bir kooperatifte
eken biçen üreten kadının bireysel olarak varoluşuna kadar tüm alanlarda ve aşamalarda bir tahakküm var. Bu
tahakkümle ve hatta şiddetle mücadele mekanizmalarındaki sorunlar ise daha da derinleşti. Yöneticilerin
zihniyeti hem kamu hizmetlerindeki eşitsizliği hem toplumsal ilişkilerdeki ayrışmayı hem de ev içi şiddeti
körüklüyor. Bu en yukarıdan en aşağıya kadar bir zihniyet meselesi. Her gün ekranlarda kin kusan, nefret
haykıran, gerginlik saçan siyasetçiler ve bürokratları bu topluma en büyük kötülüğü yapıyorlar. 2011’de, yani
AKP iktidarında, İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ve onaylayan ilk ülke olarak; İnsan Hakları Eylem Planları
açıklayıp reformcu bir parti olduğunu iddia eden iktidar olarak, İstanbul Sözleşmesi’ne uymak, 6284 sayılı
kanunla beraber sözleşmeyi etkin bir şekilde uygulamak ve uygulamaları denetlemek zorundasınız. İstanbul
Sözleşmesi’ni kaldırmaya yönelik gündem oluşturmayı, kamuoyu yaratmayı bırakın; bu konuyu tartışmaya bile
açamazsınız.
‘Parlamentonun seçilmiş bir üyesi olarak, bir avukat olarak ve yurttaş Murat olarak…’
Sistemin kinini, adaletsizliğini ve eşitsizliğini delen, dik duran, direnen, dayanışan, ısrarla hem yaşam hem
varoluş mücadelesini sürdüren tüm kadınların günü 8 Mart… Parlamentonun seçilmiş bir üyesi olarak, bir
avukat olarak ve yurttaş Murat olarak; kadınların hayatın her alanında verdikleri mücadeleyi saygıyla
selamlıyorum. Başta İstanbul Sözleşmesi için verdikleri onurlu mücadele olmak üzere her zaman birlikte
olduğumuzu, üzerimize düşen her şeyi her zaman yapacağımızı bildiriyorum.”

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.