DEMOKRASİ VE PAZAR EKONOMİSİ | Egenews | Ege ve İzmir Son Dakika HaberleriEgenews | Ege ve İzmir Son Dakika Haberleri

26 Nisan 2024 - 15:16

DEMOKRASİ VE PAZAR EKONOMİSİ

DEMOKRASİ VE PAZAR EKONOMİSİ
Son Güncelleme :

12 Aralık 2020 - 23:51

4210 Okuma

Demokratik beklentilere en fazla zarar veren şey merkezi olarak planlanan
ekonominin yetersizlikleri değildir; ekonominin sosyal ve siyasi sonuçlarıdır.

Merkezi olarak planlanan bir ekonomi, hükümet liderlerinin kullanımına bırakır.

Bu tuhaf ve beklenmedik siyasi kazancın muhtemel sonuçlarını önceden görebilmek için şu
vecizeyi hatırlayabiliriz;

“Güç yozlaşma eğilimindedir; mutlak güç ise mutlak biçimde
yozlaşır.”
Merkezi ekonomi, hükümet liderlerine büyük harflerle yazılmış sınırsız bir davetiye
çıkarır:
Kendi gücünüzü sağlamlaştırmak ve sürdürmek için bütün bu ekonomik kaynakları
kullanmakta özgürsünüz! Her zaman otoriter rejimlerle.
Bu tahriklere karşı koymak için siyasi liderlerin nefislerini kontrol edebilecekleri insan
üstü güçlere sahip olmaları gerekir.

Ne yazık ki tarihin kasvetli kayıtları belirgindir.

Çok büyük kaynaklara erişimi olan yöneticiler mutlak idarelerini iyi amaçlar içinde
kullanabilirler, kötü amaçlar içinde.

Tarih ikisini yapanlarıda yazar.

Ancak toplamda despotların iyilikten çok kötülük yaptığını düşünüyorum.

Hangi şartlar altında olursa olsun, merkezi ekonomiler her zaman otoriter rejimlerle ilişkilendirilmiştir.
Demokrasi olmadan sağlıklı bir Pazar ekonomisi, Pazar ekonomisi de olmadan sağlıklı bir demokrasiden yeterince bahsedemiyoruz.
Tayvan ve Güney Kore.

Bu iki ülke de uyguladıkları politikalarla başarılı bir piyasa ekonomisinin, ihracat endüstrilerinin ekonomik büyümenin ve geniş, eğitimli bir orta sınıfın gelişimine yardımcı olan otoriter liderler aynı zamanda istemeyerek kendi yok oluşlarının tohumlarını ekmişlerdir.

Böylece piyasa kapitalizmi ve ekonomik büyüme demokrasi için elverişli olmalarına rağmen uzun vadede demokratik olmayan rejimler için çok daha elverişsiz hatta tamamen zararlı olabilir. Bu sebeple 21.yüzyılda oynanacak olan önemli tarihi tiyatronun sonucu Çin’de ki demokratik olmayan rejimin
piyasa kapitalizminin oluşturduğu demokratikleştirici güçlere dayanıp dayanamayacağını ortaya koyacaktır.
Ülkemizde ise Pazar ekonomisi daraldıkça demokrasinin de daraldığını ve otokratik
yapının güçlendiğini görüyoruz.

Mevcut “TEK ADAM SİSTEMİ”, büyümenin ve istihdamın iyice gerilediği, ekonomik buhranın yükseldiği bu süreçte demokrasiyi kısıtlayan yasama, yargı, yürütme ve medyanın tek elde toplandığı bir yapıya dönüşmüştür.
Millet ittifakı, demokrasi kanallarını açacak olan Pazar ekonomisinin, iharcata
dayanan endüstrinin, dijital çağın inovasyonları ile üretime yoğunlaşacak bir planlamayı yapmak istemektedirler.

Bunun için kuvvetler ayrılığına dayanan güçlendirilmiş, iyileştirilmiş demokratik parlementer sistemi tesis etmek istemektedirler. Ekonominin patronu elbette ki “güven”dir.

Güven de ancak ve ancak demokrasinin, hukukun üstünlüğü ve eşitlikçi sivil siyasetin hakim kılınması ile
varlığını hissettirebilir.

Bakalım önümüzde ki süreçte halkımız bu yönde irade kullanabilecek midir?

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.