
22 Mart. Dünya su günü. 1933 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edilmiş, suyun önemini vurgulayan önemli bir gün. Ülkemizde su kaynakları gittikçe azalıyor.
Meteoroloji bilgilerine göre ortalama yağış miktarımız 643 mm/m2. Topraklarımıza DSİ verilerine göre 501 milyar ton yağış alıyoruz.
Yeraltına sızma 41 milyar m3. Yer altından yıllık çektiğimiz su 112 milyar m3. Bu rakamları meraklıları için yazdım.
Kafanız karışmasın. İşin özü şu: Nüfus artış hızımızı da hesaba katıp, şu soruya yanıt bulmamız gerekiyor.
‘Türkiye yarı çöl iklimine mi girecek?’ Tahminlere göre 2023 yılında 85 milyon nüfusa ulaşacağız.
Gerekli önlemler alınmaz ise su fakiri ülke olmaya doğru yol alıyoruz.
İklim bilimcilerin bildiği ‘precis’ yazılımı var. Buna göre Kuzey Amerika Göller Bölgesi’ne kadar birkaç yıl içinde kuraklıklar başlayacak. Boğucu sıcaklar ve yıkıcı kasırgaların olacağı tahmin ediliyor.
Anımsayın, İzmir Çesme tarihinde görülmeyen hortum felaketini yaşadı.
İklim değişikliği programında olumsuz hava şartlarından en çok etkilenen ülkelerden Türkiye’de yer alıyor.
Ülkemizde meteoroloji kayıtlarının tutulduğu 1905 yılından bu yana sıcaklık 0.75C artmış.
2070 yılında 6 C artacak. Özellikle Ege Bölgesinde yağışların %40 azalacağı tahmin ediliyor.
Su kaynakları ve bu kaynakların yönetimi şimdi çok daha önemli.
Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da düzenlenen Su Konferansında söz alan bir bilim adamı’nın şu cümlelerini unutmam.
‘Su yaşam kaynağıdır. İnsani haktır.
İnsanı hakkın da bedeli olmaz’. ‘ İnsani Su Hakkı’ Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından 2010 yılında kabul edildi.
Kısaca su insan’ın yaşama hakkı olarak görüldü.
Ama Pandemi döneminde bazı belediyelerimizin parasını ödeyemediği için vatandaşın suyunu kestiğini ve Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ‘ İnsani Su Hakkından’ haberlerinin olmadığının tanığı olduk.
Bir de şu durum var. Belediye su parasını ‘insanı hak’ diye tahsil etmez ise, suyu kesmeyen, tahsilat yapmayan yetkililer de ‘kamu zararından’ yargılanır.
Ülkemizde su kaynakları konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinin canla-başla çalıştığını da vurgulamak istiyorum.
23 Haziran 2017 tarihinde ‘Yağmur Suyu Toplama, Depolama ve Deşarj Sistemleri Hakkında Yönetmelik yürürlüğe girdi.
Metropollerde 1000 metrekareyi geçen yapılarda sarnıç sistemi zorunlu.
Yağmur Suyu Toplama Sistemi Yönetmeliği binaların çatılarında toplanan yağmur suyunun bir sarnıç’ta toplanarak bahçe sulama işlerinde veya arıtılarak bina ihtiyaçlarında kullanılmak üzere depolanmasını şart koşuyor.
Bu yönetmelik, izlediğim ‘Yağmuru Bile’ filmini anımsattı.
İspanyol Yönetmen İciar Bollain’in yönettiği film Bolivya’da bir şirketin yağmur sularından tahsilat yaptığını ve bölge halkının buna karşı direnişini anlatıyor.
Bolivya’da su dağıtım ve tahsilat işi bir ABD’li su firmasına verilmiştir.
Bir gün vatandaşın kapısına su tahsilat yetkilisi gelir.
Vatandaş borcunun olmadığını su parasını ödediğini beyan eder.
Yetkilinin cevabı ise şöyledir. ‘ Şirketimiz Belediye ile anlaşma Yaptı.
Bahçenizde bulunan sarnıç’ı ölçmeye geldim.
Yağmur Suyundan da ücret alacağız.’
Su yaşam kaynağıdır. İnsanın yaşama hakkıdır.
Yeryüzünde yaşamdan daha değerli ne var ki?
Su’yun çok değerli olduğunu unutmayalım.