SOYER İZMİR’İN YENİ TARIM POLİTİKASINI ÖDEMİŞ’TE AÇIKLADI | Egenews | Ege ve İzmir Son Dakika HaberleriEgenews | Ege ve İzmir Son Dakika Haberleri

18 Nisan 2024 - 19:52

SOYER İZMİR’İN YENİ TARIM POLİTİKASINI ÖDEMİŞ’TE AÇIKLADI

SOYER İZMİR’İN YENİ TARIM POLİTİKASINI ÖDEMİŞ’TE AÇIKLADI
Son Güncelleme :

21 Ocak 2021 - 14:52

1340 Okuma

“Üreticimizle yan yana, yerli ve milli bir tarım politikası inşa ediyoruz”

Çiftçi doğduğu yerde doyacak kentli adil gıdaya ulaşacak
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer İzmir’in yeni tarım politikasını
Ödemiş’te açıkladı. Başkan Soyer, İzmir Tarımı adı verilen bu yeni modeli,
“İzmir’den başlayarak tüm Türkiye’de yeni ve farklı bir tarım ekonomisi inşa
etme projesi” olarak tanımladı ve modelin kentte adil gıdaya erişimdeki
önemini, kırsalda ise kuraklık ve yoksullukla mücadeledeki rolünü özellikle
vurguladı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Seferihisar’dan bu yana sürdürdüğü “Başka
bir tarım mümkün” felsefesinden doğan İzmir’in yeni tarım ekonomisi modelini açıkladı.
Tohumdan satışa kadarki bütün süreçlerin tasarlandığı modelin detaylarını kentteki tarımsal
üretim merkezlerinden Ödemiş’te paylaşan Başkan Tunç Soyer, “İzmir Tarımı, İzmir’den
başlayarak tüm Türkiye’de yeni ve farklı bir tarım ekonomisi inşa etme projesi. Tarımda dışa
bağımlılığımızı sonlandırmak için geliştirdiğimiz, İzmir’den doğan yepyeni bir vizyon” dedi.
Temel öncelik refahı büyütmek
Ödemiş Belediyesi Kültür Merkezi’nde bugün düzenlediği toplantıda basın mensuplarıyla bir
araya gelen Başkan Soyer, “Pandemi ve deprem süreçleri bize gösterdi ki belediyecilik
hizmetleri yol, su, altyapı hizmetleri ile sınırlı değil” diyerek konuşmasına başladı ve şöyle
devam etti: “Vatandaşın bizden çok daha büyük beklentileri var. Zaten farkında olduğumuz
bu beklentilerin ne kadar acil olduğunu gördük. İzmir’de yaklaşık 1,5 milyon kişi ekmeğini
tarımdan kazanıyor, üstelik Türkiye’nin tarımsal üretiminin çok önemli bir miktarını İzmir
karşılıyor. Dolayısı ile benim başkanlığımdaki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en temel
önceliği, bu toprakların bereketini arttırarak refahını büyütmek, bu kentte yaşayan insanların
sağlıklı gıdaya ulaşmasını kolaylaştırmaktır.”
Kuraklık ve yoksullukla mücadele için İzmir Tarımı
Başkan Soyer, İzmir Tarımı’nı Türkiye’de bugüne kadar uygulanan tarım politikasından
ayıran iki temel farkın olduğunu vurgulayarak, “İzmir Tarımı’nı, Türkiye’de bugüne kadar
uygulanan tarım politikasından ayıran iki temel farktan biri kuraklıkla mücadele. 2019
verilerine göre Türkiye’de suyumuzun yüzde 77’si tarım için kullanılıyor ve bu durum acilen
değişmez ise yakın bir gelecekte içme sularımız tehlikeye girecek. İzmir Tarımı, ekonomik
değeri yüksek ve suyu az tüketen stratejik ürünleri destekleyerek tarımsal sulamada harcanan
suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyor. Kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki
milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyor. Yeni politikamızın ikinci
farkı ise yoksullukla mücadele hedefi. Biz tarımı sadece tarlada yapılan ve sonlanan bir zirai
faaliyet olarak görmüyoruz. İzmir Tarımı, tohum aşamasından başlayıp son tüketiciye uzanan
tüm süreçleri kapsıyor. Satış ve pazarlamayı en baştan planlayarak ürünlerimizin katma
değerini büyütüyor, yoksullukla mücadele ediyor ve refahı artıyoruz” dedi.
Üç etap halinde ilçeleri ziyaret edecek

İzmir Tarımı sunumunun ardından Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş Başkan Soyer’e
“Sizi çiftçinin, tarımın baş efesi ilan ediyorum. Kızanlarınız olarak emrindeyiz” diyerek bir
efe kalpağı taktı. Soyer, basın toplantısını Büyükşehir olarak sütü üreticiden 3 liraya
alacaklarının müjdesini vererek sonlandırdı.
Soyer, basın toplantısının ardından Ödemiş’te “Atalık Yem Bitkilerini Destekleme Projesi”
kapsamında sulama ihtiyacı duymayan atalık yem bitkileri pilot üretim alanına gitti.
Karakılçık, saz çavdarı, mürdümük ve gambilya gibi yem bitkilerinin olduğu ekim alanında
konuşan Soyer, kuraklıkla mücadele amacıyla il genelinde susuz yetişen atalık yem bitkisi
tohumlarının üretimi ve kullanımını destekleyeceklerini söyledi.
Başkan Soyer İzmir Tarımı’nı metropol dışındaki ilçelerde anlatmaya devam edecek. Ödemiş
ve Bayındır’ın ardından Başkan Soyer, sonraki haftalarda üç etap halinde Tire, Selçuk,
Menderes, Kemalpaşa, Torbalı, Menemen, Foça, Aliağa, Dikili, Bergama, Kınık, Urla,
Seferihisar, Karaburun ve Çeşme’yi ziyaret edecek.
Başkan Soyer’in konuşmasından öne çıkan kısımlar
şöyle:
Su kaynaklarının yüzde 77’si tarımsal sulamaya gidiyor
Devlet Su İşleri 2019 verilerine göre Türkiye’de su kaynaklarımızın yüzde 77’sini, yani dörtte
üçünden fazlasını tarımsal sulamada kullanıyoruz. Toplam suyumuzun en çok yüzde 10’unu
içme suyu olarak evlerde, geri kalanını ise sanayide kullanıyoruz. Tarımda su kullanımı oranı
tarımı iyi yöneten ülkelerde ise çok daha düşük. Örneğin Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde
40. Bu durum olsa olsa iyi yönetilemeyen ve kuraklığın kaderine terk edilmiş bir ülke
tarımının ispatıdır.
Köylüye yanlış ürünler dayatıldı
Türkiye’de tarımda bu kadar çok su tüketmemizin iki ana nedeni var. Birinci ve en önemli
neden köylümüze dayatılan yanlış ürün tercihleri. Türkiye iklimine uygun olmayan, aşırı su
tüketen yabancı tohumların desteklenmesi ve topraklarımızı işgal etmesi. Dolayısıyla siz ne
kadar sulama yatırımı yaparsanız yapın, ürün deseni hatalı olmaya devam ettiği sürece su
ihtiyacını karşılamamız asla mümkün olmayacak. Yeraltı suları, Küçük Menderes
Havzası’nda olduğu gibi yüzlerce metre aşağılara inecek.
Tarımsal sulama oranının bu kadar yüksek olmasının ikinci nedeni ise vahşi sulama. Yani
sulama sırasında yapılan israf.
İçme suyu rezervlerimizi teminat altına alacağız
İzmir’in yeni tarım vizyonunun en temel özelliği, sulamaya hiç gerek duyulmayan, yağmur
suyunun yettiği ya da tasarruflu sulamayla yetişebilen tarımsal ürünlere öncelik vermesi.
Tarımı havza ölçeğinde planlayarak bölgenin iklim koşullarına uygun stratejik ürünleri teşvik
etmesi, yani daha planlama aşamasından itibaren kuraklıkla mücadele etmesi. Böylece bugün
tarımsal sulamada kullanılan suyu en az yüzde 50 oranında azaltmayı hedefliyoruz. Bu yüzde
50’nin büyük kısmı havza planlamasıyla, yani doğru ürünün doğru yerde ekilmesiyle
sağlanacak. Öngörülen su tasarrufunun diğer kısmı ise modern sulama teknikleriyle
gerçekleşecek.

İzmir’de, el birliğiyle, tarımsal su kullanım oranını yarı yarıya düşürmek mecburiyetindeyiz.
Böylelikle hem meralarımızın daha sağlıklı gelişmesini ve yeraltı sularının korunmasını; hem
de tüm İzmirliler için içme suyu rezervlerimizin teminat altında olmasını sağlayacağız.
Tarımı tohumdan rafa uzanan bir süreç olarak görüyoruz
İzmir Tarımı’nı, bugünün tarım politikasından ayıran temel farklardan ikincisi ise şu. Biz
tarımı tohum aşamasından başlayarak son tüketiciye uzanan ve tarım sektörünün tüm
halkalarını içeren bir süreç olarak görüyoruz. Yani bizim için tarım, sadece tarlada başlayıp
biten bir faaliyet değil. Lojistiği, paketlenmesi, ürünlerin işlenmesi, markalaşması, tanıtılması,
satışı, pazarlanması, ihracatı, araştırma, geliştirme ve eğitim faaliyetleri, sertifikasyon
süreçleri ve ürün planlaması ile bir bütün. Bunu böyle görmemizin sebebi, çiftçimizin
doğduğu yerde doymasını sağlamak. Biliyoruz ki, dökme ürün anlayışıyla bu değirmen
dönmez. Bu nedenle tarım ürünlerimize katma değer sağlamayı daha en baştan gündemimize
aldık ve bu durumu muhakkak üreticimizin lehine dönüştüreceğiz.
Bölgeye özgü üretim
İzmir Tarımını eşsiz kılan ve ülkemize örnek olmasını sağlayacak “Başka Bir Tarım
Mümkün” felsefesi, altı ayak üzerinde yükseliyor. Şimdi bunları tek tek anlatmak istiyorum.
İzmir Tarımı aşamalarından birincisi “ürün envanteri ve planlaması”. Belki de yeni
vizyonumuzun en önemli özelliği bu. İzmir Tarımı modelinin kilit taşı, bölgeye, iklime ve
coğrafyaya özgü üretim olacak. Bunun için İzmir’in iklimi, doğası ve toprağına uygun il
genelinde yetişebilen stratejik ürünler tespit ettik. Bunlar arasında küçükbaş süt ve et ürünleri,
zeytin ve zeytinyağı, hububat, baklagiller ve son olarak üzüm yer alıyor. Öte yandan, alt
havzalara göre değişen kestane, su ürünleri ve aromatik bitkiler gibi bir çok yan ürünü de
destekleyeceğiz.
Bu ürünleri tercih etmemizin temel nedeni, çiftçiye en çok para kazandıracak üretim biçimleri
olmaları. Tümü, girdi maliyeti düşük, kış ve bahar yağmurlarıyla gelişen, sulama ihtiyacı çok
düşük ürünler. Öncelik vereceğimiz ürünlerin tamamı, hem İzmirliyi, hem Türkiye’deki diğer
şehirleri, hem de ihracat yoluyla dünyayı besleyebilecek kadar büyük üretim ve satış
potansiyeline sahip.
Örneğin keçi, Ege ikliminde son derece iyi büyüyebilen, çok fazla yem istemeyen,
makiliklerde otlayan, son derece yüksek verimli ve sağlıklı şekilde büyüyebilen bir hayvan.
Koyun ile Anadolu’ya özgü bir sığır ırkı olan karasığır da yine destekleme kapsamında
olacak. Bu hayvanlar traktörün ve tarım makinelerinin giremediği eğimli arazilerdeki doğal
meralarda, ot ihtiyaçlarını yılın 7-8 aylık döneminde karşılayabiliyor. Türkiye’nin, son
yıllarda samanı ve yem bitkilerini ithal eder duruma geldiği düşünüldüğünde, bu kadim
yöntemin gerekliliği ve kârlılığı çok daha iyi anlaşılıyor.
Bunun dışında yine hiç su istemeden ve kış yağmurlarıyla büyüyen karakılçık ve saz çavdarı
gibi tahıllara; gambilya ve mürdümük gibi atalık yem bitkilerine; İzmir iklimine en uygun
tarımsal ürünlerden zeytin ve zeytinyağı ile üzüme de alım garantisi vereceğiz. Çünkü bunlar,
kendi doğal koşullarında, çok fazla girdi ve sulamaya ihtiyaç olmadan yetişen hayvan ve
bitkiler. Bilimsel araştırmalar, az sulanan ürünlerde kolay kolay hastalık olmadığını ve
dolayısıyla bunları ilaçlama ihtiyacının da çok az olduğunu ortaya koyuyor.
Bu stratejik ürünleri üreten veya üretebilecek çiftçimizle çalışacak bir saha ekibi kurduk. Bu
ekibimiz; İzmir’in otuz ilçesini gezerek bu stratejik ürünleri yetiştiren her üreticiyle tek tek
görüşmeler yapmaya başladı. Bu sayede her üreticinin hangi üründen ne kadar ve hangi
yöntemlerle ürettiğini, hayvancılık yapıyorsa hayvana ne yedirdiğini, zeytincilik yapıyorsa
zeytin ağaçlarını nasıl işlediğini detaylı şekilde öğreniyoruz. Bu araştırmanın sonucunda

İzmir’in ürün envanteri ortaya çıkıyor; yani elimizde hangi üründen, hangi kalitede ve ne
kadar olduğunu tüm detaylarıyla öğreniyoruz. Böylece üreticilerimizle birlikte çalışmalara
başlıyor, İzmir tarımının geleceğine birlikte yön veriyoruz.
İkinci aşama tarımsal destek çalışmaları
İzmir Tarımı’nın ikinci aşaması Tarımsal Hizmetler Dairemiz tarafından yürütülen tarımsal
destek çalışmaları. Bu kapsamda, kooperatifler aracılığıyla yüksek miktarda ürün alıyoruz.
Üretilen tüm ürünler kooperatiflerden Büyükşehir Belediyemiz tarafından satın alınarak
vatandaşlarımıza ulaştırılıyor.
Bir yandan kırsaldaki üretimi desteklerken, diğer yandan şehrimizdeki milyonların sağlıklı ve
ucuz gıdaya erişimini sağlıyoruz. Bu kapsamda 2019 yılında yaptığımız toplam alımların
miktarı 125.377.092 Türk Lirası. Bu alımın İzmir kooperatiflerinden alınan kısmı
121.447.379 lira. 2020’de yaptığımız toplam alımların miktarı ise 144.762.472 lira. Bu
alımın 127.595.174 liralık kısmı İzmir kooperatiflerinden gerçekleştirildi. Bu alımları 2021
yılında da artırarak sürdüreceğiz. Belediyemiz aynı zamanda makine ekipman sağlıyor,
makine parkları kuruyor, tohum ve küçükbaş hayvan desteği veriyor ve arıcılığı destekliyor.
Operasyonel süreçleri Baysan üstleniyor
Tarım stratejimizin bir sonraki ayağında lojistik, işleme ve markalaşma çalışmaları yer alıyor.
İklim krizine ve kuraklığa çözüm ürettiğimiz bu stratejik ürünlerin lojistiği; yani üreticilerden
alınması, işlenmesi, paketlenmesi ve satılacak hale getirilmesi Belediye şirketimiz Baysan
tarafından gerçekleştiriliyor. Baysan’ın burada üstlendiği rol çok önemli; çünkü İzmir
Büyükşehir Belediyesi adına tüm operasyonel süreçleri gerçekleştirerek diğer tarımsal
şirketlere ve kooperatiflere örnek teşkil ediyor. Baysan, özel sektörün risk almadığı veya
küçük üreticinin yatırım yapamayacağı konularda, bu yatırımı gerçekleştirerek İzmir
Tarımı’nın lokomotif gücünü oluşturacak.
Öz kaynaklarımızla Ödemiş’e et işleme tesisi kurduk, Bayındır’a ise dev bir süt işleme
fabrikası kuruyoruz. Yaklaşık 65 milyon liraya mal olacak süt işleme fabrikamızın inşaat
zemin alanı yedi bin metrekare. 2021 Mayıs ayında temeli atılacak fabrikanın, 2021 yılı aralık
ayında deneme üretimine başlamasını planlıyoruz. Fabrikamız, 2022 Ocak ayından itibaren
tam kapasite çalışmaya başlayacak. Bu tesiste 100 kişinin çalışmasını öngörüyoruz. Yarın bu
tesisimizin tüm özelliklerini Bayındır’da, yerinde inceleyeceğiz.
Önümüzdeki dönemde inek sütündeki alımlarımızı Belediye şirketimiz Baysan sayesinde 16
milyon litreden 22 milyon litreye yükseltiyoruz. Bunun 16 milyonu süt kuzusu projesiyle
hemşerilerimize ulaşacak, geri kalanı ise paketlenerek kendi markamızla piyasaya sunulacak.
Büyükbaş yetiştiriciliğinde su tasarrufu yapan yerli yem bitkilerine geçişi bu süreçte tedricen
hızlandıracağız.
2021 ve 2022 döneminde inek sütü alımına küçükbaş sütü alımını da ekliyoruz. Baysan
şirketimiz aracılığıyla bu tesiste kullanılmak üzere ilk yılda 7 milyon 500 bin litre koyun sütü,
5 milyon litre keçi sütü ve 2 milyon litre manda sütü üreticilerimizden satın alacağız. Süt
işleme fabrikamız, günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip olacak. 2021 yılı içinde et
entegre tesisimiz için 50 bin adet kuzu ve 4 bin adet karasığırı, üreticilerimizden satın
alıyoruz. Ödemiş’teki et işleme tesisimiz, Nisan ayından itibaren tam kapasiteyle çalışmaya
başlıyor.
Öte yandan Baysan, 10 bin dönüm arazide susuz yem bitkisi ve hububat ekiminde de
sözleşmeli alım gerçekleştirecek. Alacağımız yem miktarının değeri yaklaşık 15 milyon lira.
Havza ölçeğinde yapacağımız alımlarda ise örneğin Beydağ’dan 100 ton kestane, Ödemiş’ten
300 ton patates satın alacağız.

2021 ve 2022 döneminde toplam 338 milyon 600 bin TL’lik alım yapacağız. Böylece
belediyemizin köylümüze yapacağı maddi destek neredeyse üç dört kat artacak. Bunun 154
milyon 600 bin lirası süt ürünlerine, 97 milyon lirası et ürünlerine, 15 milyonu yem bitkilerine
ve geri kalan 72 milyon ise diğer ürünlere tekabül ediyor.
Tüm et ve süt alım sözleşmeleri, kuraklıkla mücadelemize katılan üreticilerimizle bu yıl
içinde gerçekleşecek. 2021’de alım garantisi verdiğimiz tüm bu ürünleri, piyasa değerinin
üzerinde bir bedelle satın alacağız. Bu da üreticilerimizin emeğinin karşılığını almasını
sağlayarak, İzmir Tarımı ilkelerini harfiyen uygulamalarını teşvik edecek.
Tüm bu süreçler İzmir Tarımı markalaşma çalışmalarımızı da hızlandıracak. Bu kapsamda
Çiğli Sasalı’daki tarımsal araştırmalar merkezimizde bir tarımsal tasarım ofisi kuracağımızı
buradan müjdelemek istiyorum. Üreticimiz, burada kuracağımız merkez sayesinde ürünlerinin
paketlenebilmesi için ücretsiz tasarım desteği alabilecek.
Burada yapmak istediğimiz “Başka Bir Tarım Mümkün” felsefesiyle şekillenen İzmir
Tarımı’nın, marka değerini büyütmek. İzmir’de bu vizyon ve strateji çerçevesinde üretilen
ürünlerin; hem doğanın, hem de insanların sağlığını koruyan bir uygulama olduğunu anlatmak
ve İzmir Tarımı’nın farkını ortaya koymak.
İzmir ürünleri tüm dünyaya satılacak
Üretilen, markalaşma süreci tamamlanmış, paketlenmiş ürünler İzmir Tarımı stratejimizin
sonraki aşaması olan satış, pazarlama ve ihracat için hazır hale geliyor. Bu dördüncü aşamada
yapmaya çalıştığımız katma değeri yüksek bu ürünleri İzmir, Türkiye ve dünyadaki diğer
mecralarda satışa sunmak ve üreticilerimize, çiftçimize daha fazla gelir sağlamak.
İzmir’deki doğa dostu stratejik ürünlerimize olan talep, uluslararası piyasalarda da hızla
artıyor. Dolayısıyla biz İzmir Tarımı’nın ürünlerini sadece iç piyasa için değil, aynı zamanda
ihracat için de geliştiriyoruz. Belediye şirketimiz İZFAŞ, bu konuda büyük bir rol üstleniyor.
Markalaşma, e-ticaret ve ihracat konularında tecrübesi olmayan küçük üreticilerimizi
fuarlarımız ile dünyaya açıyoruz. Buradan yine müjdelemek isterim ki Sasalı’daki tarım
merkezimizde bir ihracat destek ofisi de kuruyoruz. Katma değeri yüksek, markalaşmaya ve
teknolojiye dayalı ihracatı artırmak için seferberlik başlatıyoruz. Bu konuda Ege İhracatçı
Birlikleri, İzmir Ticaret Borsası ve İzmir Ticaret Odası ile ortaklık içinde çalışıyoruz.
Önümüzdeki dönemde Belediye şirketimiz Baysan üzerinden doğrudan ihracat yapacağız.
Amaç ihracatı 250 milyon dolar seviyesine yükseltmek
Özetle, yeni dönemde sadece alım garantisi vermekle kalmıyoruz, artık satış garantisini de
gündemimize alıyoruz. Bu satış garantisinde de en önemli hedefimiz ihracat. İZFAŞ’ın
düzenlediği fuarlar üreticimizi dünyadan alıcılar ile buluşturmaya devam edecek. Türkiye’nin
tek zeytin ve zeytinyağı fuarı Olivtech, yine Türkiye’nin tek organik ürünler fuarı Ekoloji
İzmir, Türkiye'de ilk defa düzenlenecek Terra Madre gibi fuarlarla küçük üreticilerimizi
doğrudan ihracatçı haline getiriyoruz. Flowera Kesme Çiçek Süs Bitkileri ve Peyzaj Fuarı ile
Küçük Menderes havzamızdaki bu önemli sektöre destek oluyoruz. Amacımız, 13 milyon
dolara düşen ihracatı 250 milyon dolar seviyesine yükseltmek. Bu kapsamda, az su tüketen
süs ve peyzaj bitkileri, hem alım garantisinde, hem ihracat desteğimizde önceliğimiz olacak.
Desteğimiz iç piyasaya erişim ve e-ticaret alanında da sürecek.
Sertifikasyon sürecinde ortak akıl
İzmir Tarımı’nın beşinci aşamasında ise; “araştırma geliştirme, eğitim ve sertifikasyon
süreçleri”ni gerçekleştireceğiz. Bu konuda Büyükşehir Belediyemizin pek çok yatırımı var.
Geniş kapsamlı Can Yücel Tohum merkezimiz kurulma sürecinde. TÜSİAD ile kurduğumuz,

önümüzdeki ay açacağımız, girişimcilik merkezinde önceliğimiz tarım olacak. Gediz Deltası
Sasalı’da iklim değişikliği ve kuraklık ile ilgili tarım araştırmalarının yapılacağı bir
merkezimiz açılıyor. Burada hem ürün planlama çalışmaları, hem de az önce bahsettiğim
tasarım ve ihracat destek ofislerimiz yer alacak. Seçim vaatlerimizden biri olan Tarım Lisesi
de 2022’de eğitime başlayacak.
Pandemi koşulları iyileşir iyileşmez metropolde yaşayan çocuklarımızın kırsal alanda
eğitimiyle ilgili çalışmalar yapacağız. Buradaki amacımız, şehirlerde yaşayan çocuklarımızın
doğayla buluşması, toprakla haşır neşir olması ve tarımsal üretim sürecini görerek
öğrenmeleri.
Agroturizmle çiftçi on iki ay boyunca yan gelir elde edecek
İzmir Tarımı’nın son olarak altıncı aşamasında, agroturizm gibi yan ekonomiler oluşturma
çalışmamız var. Agroturizm tüm dünyada, çiftçiye ek gelir oluşturan bir sektör haline geldi.
Zaten bu modeli, Seferihisar’da uygulamış ve orada çiftçimizin yan ekonomik gelire
kavuşmasını sağlamıştık. Gayemiz, İzmir’in agroturizm için uygun noktalarında
köylülerimizin sadece belirli bir dönem değil, on iki ay boyunca yan gelir elde etmesini
sağlamak.
Tüm bu çalışmalarımızda kooperatifleşmeyi, örgütlülüğü çok önemsiyor ve teşvik ediyoruz.
Çünkü küçük üreticinin hayatta kalabilmesi için bir araya gelerek güçlenmesi ve haklarını
birlikte savunması şart. Küçük çiftçinin örgütlenmesi ve bu örgütlülük içinde üretimin
gerçekleşmesi, İzmir Tarımı’nın temel özelliklerinden biri.
Özetle en büyük önceliği kuraklık ve yoksullukla mücadele etmek olan İzmir Tarımı:
1. Tarımsal su kullanımını yüzde 50 azaltarak içme suyumuzu koruyor.
2. Sulama ihtiyacı olmayan, ekonomik değeri yüksek, yerel tarım ürünlerini alım
garantisi ile destekliyor.
3. Tarımsal ürünlerin markalaşmasını ve pazarlamasını destekleyerek katma değerini
büyütüyor.
4. İhracat potansiyeli yüksek, nitelikli tarım ürünlerini teşvik ederek Türkiye
ekonomisini büyütüyor.
5. Küçük üreticinin örgütlenmesini teşvik ediyor; çiftçilerimizin doğduğu yerde
doyabilmesinin önünü açıyor.
6. Kadınların ve gençlerin tarım ekonomisinde yeniden söz sahibi olmasını sağlıyor.
Kırsaldaki yaşam kalitesini büyütüyor.
7. Tarım alanlarını sadece gıda üretimi için değil, tüm canlılar için geliştiriyor; doğanın
korunmasını destekliyor.
8. Toprağı, suyu ve tohumu en dengeli şekilde kullanarak iklim kriziyle mücadele ediyor.
9. Yerli tohumları ve hayvan ırklarını yaygınlaştırarak tarıma sahip çıkıyor.

10. Şehirlerimizde yaşayan milyonlarca insanın sağlıklı, güvenilir ve ekonomik gıdaya
erişmesinin önünü açıyor.
16 bin 220 köy kapatıldı
Türkiye’de tarımın içine düştüğü sıkıntıların en temel sebeplerinden biri; 8 yıl önce, 2012 yılında
Büyükşehir Yasası ile toplamda 16 bin 220 köyün kapatılması oldu.
Buna karşı Seferihisar’da “Geleceğin Köyleri” adıyla bir hareket başlatmıştık ve kısa sürede
1000’e yakın köyün katıldığı bu oluşum tüm Türkiye’ye yayılmıştı. 2013 yılında Teos Antik
Kenti Tarihi Parlamentosu’nda, yüzlerce köy muhtarıyla bir araya gelerek Büyükşehir Yasası’yla
kapatılan köylere karşı tepkimizi haykırdık ve mücadelemizi başlattık.
Çünkü köylerin mahalleye dönüştürülmesinin, bir isim değişikliğinden ziyade Türkiye tarımının
çökmesine neden olacak sonuçlar doğuracağını biliyorduk. Ne yazık ki dediğimiz gerçek oldu ve
bu yasa değişikliği sonrası aradan geçen 8 yılda Türkiye tarımı, hiçbir zaman olmadığı kadar
büyük yara aldı.
Yakın zamanda bir torba yasa ile köylerin “kırsal mahalle” olarak belirlenebilmesinin önü açıldı.
Bu yasa bir kez daha, bizim köy kapatmalara karşı mücadelemizin haklılığını ortaya koydu.
Kırsal mahalle olarak belirlenecek köylerde; vergi, harç ve su gibi çeşitli muafiyet ve indirimler
getirilmesi, elbette olumlu bir gelişme ama yeterli değil.
İzmir tarımı dertlere derman olacak
Köyler kapatılınca ortak mülkiyet alanları, ortak meralar ve araziler elden çıkmıştı. Yapılan
düzenleme bu malları, köylere geri vermiyor.
“Başka Bir Tarım Mümkün” diyerek hayata geçirdiğimiz İzmir Tarımı’nın, şehrimizden
başlayarak tüm ülkemizde, köylerimizin ve çiftçimizin dertlerine derman olacağına inanıyoruz.
Buradan, adı mahalle olarak değiştirilen tüm köylerimize sesleniyorum. Kırsal mahalle statüsü
için başvurunuzu bir an önce ilçe belediyelerimize gerçekleştirin. Büyükşehir Belediyemiz her
konuda olduğu gibi bu konuda da köylerimizin yanında olacak, üreticimizin refahını büyütmek
için sizlerle birlikte canla başla çalışacak.
Başkaldırıyoruz!
Yerli ve millî olmak, sözde değil, özde olması gereken bir meseledir. Bir bayrak düşünün!
Göklerde dalgalanması için göğsünüzü siper edeceksiniz. Bir memleket düşünün! Sınırlarını
korumak için binlerce şehit vereceksiniz.
Fakat o sınırların içindeki vatan toprağını kaderine terk edeceksiniz. Tarlaların ve köy
evlerinin birer birer boşalmasına seyirci kalacaksınız. Yerli ve milli tohumlarımız hızla yok
olurken, yabancı tohumlara teşvik vereceksiniz. Kültürümüzü, köklerimizi ve geçmişimize ait
ne varsa her şeyi inşaat sektörüne kurban edeceksiniz. Büyük bir ustalıkla, tarımın doğduğu
topraklarda tarımı yok etmeyi başaracaksınız.
Buğdayın, koyunun, keçinin, sığırın, armudun, kirazın, üzümün, incirin, zeytinin ve daha
nicesinin ana vatanında, tarımın binlerce yıldır yapıldığı bu topraklarda, Anadolu tarımından
geriye eser bırakmayacaksınız. Verimi yüksek diyerek memleketin her yerini ithal ve yabancı
tohumlara boğacak, yerli tohum ve ırklarımızı teker teker tasfiye edeceksiniz.
Yabancı tohumlar ülkemizi istila ederken, topraklarımız çoraklaşacak, göllerimiz bir bir
kuruyacak, yer altı sularımız yüzlerce metre derinlerde kaybolacak.
Üstelik tüm bunlar olup biterken, yerli ve milli olmak hamaseti yapmaya devam edeceksiniz.
Merak ediyorum. Bizi biz yapan toprağımızdan, suyumuzdan ve doğamızdan daha yerli ve
milli ne olabilir? Ellerimiz ülkemize ait tüm değerleri tek tek yok ederken, sözlerimiz nasıl
yerli ve milli olmaktan bahsedebilir?

Kimse kusura bakmasın. Tarım tekelleri daha da büyüsün; yabancı şirketler borç batağı
altında ezilen köylümüze daha da fazla ithal tohum, daha çok ithal ilaç, ithal yem ve hayvan
satsın diye; topraklarımızın kuraklaşmasına ve halkımızın yoksullaşmasına asla izin
vermeyeceğiz. Milletimiz için yoksulluğun ve topraklarımız için kuraklığın kader olmadığını
çok iyi biliyoruz.
Eskiden savaşlar topla tüfekle, işgaller askerlerle ve postallarla olurdu. Bugünün savaşları ve
işgalleri ise tohumla, ilaçla ve topraklarımızı çoraklaştıran, köylümüzü esir eden yanlış tarım
politikaları ile oluyor.
Memleket toprağının her karışı kutsaldır. Bu ülkenin her karışını korumak için mücadelemizi
son nefesimize kadar sürdürmeye kararlıyız. Bu büyük işgale yine İzmir’den başlamak üzere
başkaldırıyoruz.
Yoksulluğa ve kuraklığa karşı ilk adımımızı, “Başka Bir Tarım Mümkün” diyerek, İzmir
Tarımı ile, bugün burada Ödemiş’te atıyoruz. Üreticimizle yan yana, yerli ve milli bir tarım
politikası inşa ediyoruz.
Memleketimize hayırlı olsun. Bereketi bol olsun!

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.